Benim Work and Travel programına hevesim abim aracılığıyla
oldu. 2006 yılında abimin Amerika’da ki geçirdiği mükemmel 3 ay benim de heves
etmeme sebep oldu. Üniversite 1. Sınıf yazında (yıl 2011) gitmeye karar verdim
Amerika’ya. Müthiş bir heyecanla başladım tüm hazırlıklara. Bir çok iş
mülakatına girdim internet üzerinden, belirli eyaletler seçtim kafamda ve
oralarda çalışmak istedim. Artık zamanım çok daralmıştı ve iş bulunması
gerekiyordu acil. Ben kafam da New York, Miami, San Francisco falan kurgularken
Virginia’da iş bulundu bana. Nasıl bir yer olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu,
ta ki yurtdışı eğitim danışmanım gerekli bilgi ve açıklamayı yapana kadar.
Virginia’ya daha gitmeden ısınmıştım hattaJ
Sürekli hayaller kurdum, Amerika’da ki gezilecek yerleri araştırdım, gideceğim
eyaleti ayrıntısıyla inceledim internetten, tatile gitmek istediğim yerlerle
arasındaki mesafelere baktımJ
Artık geriye sadece bir engel kalmıştı, o da vize görüşmesi. Amerikan konsolosluğu öyle bir yer ki, insanı ister istemez bi korku, gerginlik kaplıyor. Bir sürü kapılardan geçiyorsun, farklı gişelerden numara alıp bekliyorsun çağırmalarını falan. Geçen bu sürede insanın ömründen ömür gidiyor. Benden önce giren 6-7 kişi aralıksız red aldı ve ben iyice gerildim, artık bitsin ve gidiyim modundayım. Korkulan olmadı ve harika bir görüşme oldu, 5 dakikalık bir sohbetten sonra pasaportumu alıp iyi eğlenceler ve iyi yolculuklar diyerek gönderdiler beni. Hayatımın en mutlu günlerinden biriydi. Hemen kayıt olduğum yurt dışı eğitim danışmanlık şirketine gidip bilet tarihimi kesinleştirdim ve artık Amerika rüyama sadece birkaç gün kalmıştı. İlk okyanus aşırı uçuşumu gerçekleştirecektim ve çok heyecanlıydım. Uygun olsun diye biletimi aktarmalı aldık, Istanbul - Paris – New York. Son durak New York’tu çünkü sponsor tarafından yapılacak 2 günlük bir eğitim vardı. Eğitimin ardından herkes çalışacağı eyaletlere dağılacaktı. Neyse Istanbul’dan rötarlı bir şekilde kalktık ve 4 saatlik bir yolculuğun ardından Paris’e indik. Aktarmalı uçuş olduğu için, ben uçağa koşarak yetiştimJ Yalnız bir şey farkettim, Paris’ten havalanana kadar ben Amerika’ya gittiğime hala inanamıyordum ve beni yeniden bi gerginlik kapladı beni. 8 saatlik uçuşun ardından New York John F Kennedy havaalanına indik. O kadar büyük bir havalimanı ki, uçak indikten sonra 10 dakika daha gitti pistte. Neyse artık dönüşü olmayan yere gelmiştim, pasaport kontrolünden geçtik ve orada bize uçakta dağıttıkları kağıtları topluyorlardı. Polis çekti beni kenara ve ne var çantanda dedi, kıyafetlerim dışında bir şey yok dedim. O zaman neden işaretledin bunu dedi. Ben, İngilizcem iyi olmadığı için yanlış bir şeyi işaretlemişim ve onunda anlamı çantamda bir takım değişik yiyeceklerin olduğu yönündeJ Polise anlatmaya çalışıyorum yanlış anlamışım, bir şey yok falan diye ama tınlamıyor. Pasaportumu istedi, Türk müsün sen dedi, evet dedim. Bekle burda gelcem ben şimdi dedi ve 2 dakika sonra yanında bayan bir polisle geldi. Bayan polis, naber canım dedi banaJ Tamam dedim yırttımJJ Kısa bir sohbet ettik, durumu anlattım. Tamam dedi sıkıntı yok, nereye nasıl gideceğini biliyor musun yardıma ihtiyacın var mı dedi. Teşekkür edip ayrıldım ordan ve kalacağım otele geçtim. Otele vardığımda saat gece 1-2 civarı falandı, uykusuz ve yorgundum. Otel lobisinde bekleyen Amerikalı sponsor bana kalacağım odanın anahtarını, ertesi günü olacak olan eğitim hakkında bilgiler falan verdi ve çıktım odaya. Her yer karanlık, bir şey görmüyorum, oda da 3 kişi uyuyor. Birisi benim sesime uyandı ve yardımcı oldu soaolsun. Neyse sabah uyandık hepimiz, kahvaltı edip eğitime gitmemiz gerekiyor, hepimizde başlangıç seviyesi İngilizce anlaşmaya çalışıyoruzJ Aradan 5-6 dakika geçti ve olan oldu, dördümüzde Türk’üz ve birbirimizden haberimiz yok JJJ Bi süre gülüp eğlendik falan sonra eğitimler, kısa bir New York turu falan derken çalışacağımız eyaletler için bilet alma vakti geldi. Amerika aşırı büyük bir kıta oduğu için hiçbir yere direkt otobüs yok, transfer yapmak zorundasınız. Ben tek aktarmalı, 9 saat sürecek olan Virginia biletimi aldım. 2 arkadaş aynı yere gidiyorlardı ve yalnız 3 saatlik bir yolculukları vardı. Ancak diğer arkadaşımız bizim kadar şanslı değildi. Bir bilet aldı, 7 aktarmalı ve 2 gün falan yolculuk. Numaralarımızı falan verdik birbirimize, arkadaş dedi; kaybolursam ulaşacağım birileri olsunJ Hepimiz Türkiye’de görüşmek üzere vedalaştık ve yollarımıza koyulduk. Yolda her durduğumuzda şoföre aktarma yeri burası mı diye soruyordumJJ Kaçırırım diye korkuyorum çünkü. Adam baya sabırlı çıktı ve beni diğer otobüse kendi elleriyle bindirdiJ Veee artık Virginia’ya geldim, direkt çalışacağım otele giderek bilgi aldım ve daha sonra taksi çağırıp konaklayacağım yere geçtim. Belki aranızda kalmış olan bile vardır, Williamsburg’ta Pineapple Inn and Housing Center’da kaldım. Mükemmel ötesi bir yerdi, yaklaşık 500 work and travel öğrencisi aynı yerde kalıyorduk. Havuzu, top oynama alanı ve daha bir çok aktivite yapabileceğimiz geniş bir alana sahipti. Kaldığımız yerin müdürü melek gibi bir kadındı, barbekü partileri yapıyordu ücretsiz, bütün dünya mutfak yemeklerini sunuyordu.
Benim tanıdıklarıma, kendisinin benim Amerika’da ki annem olduğunu söylüyorduJ Hayatımdaki değerli insanlardan bir tanesidir hala. Neyse gün geçtikçe kaynaştık kendi içimizde, ve bir ay sonra falan herkes birbirini tanıyordu hemen hemen. Bu da WAT programının güzelliği işte, kültürel etkileşimi dibine kadar yaşayacağınız bir ortam, en az 20 farklı ülkeden insan ve inanılmaz güzel bir ortam. Bütün yaz çok eğlendik, hem çalıştık hem gezdik dolaştık. Gece 12-1 e kadar havuzda eğlenirdik, oyunlar oynardık, içerdik, sohbet ederdik. Arada aynı güne izin isterdik ve beraber bi yerlere giderdik. Eğlence parkına, festivallere, araba kiralayıp başka eyaletlere. Sınırsız bir hayat, ne isterseniz onu yaşıyorsunuz. Belki de bu yüzden var şu laf, “MACERA DOLU AMERİKAAAA”JJ
Artık geriye sadece bir engel kalmıştı, o da vize görüşmesi. Amerikan konsolosluğu öyle bir yer ki, insanı ister istemez bi korku, gerginlik kaplıyor. Bir sürü kapılardan geçiyorsun, farklı gişelerden numara alıp bekliyorsun çağırmalarını falan. Geçen bu sürede insanın ömründen ömür gidiyor. Benden önce giren 6-7 kişi aralıksız red aldı ve ben iyice gerildim, artık bitsin ve gidiyim modundayım. Korkulan olmadı ve harika bir görüşme oldu, 5 dakikalık bir sohbetten sonra pasaportumu alıp iyi eğlenceler ve iyi yolculuklar diyerek gönderdiler beni. Hayatımın en mutlu günlerinden biriydi. Hemen kayıt olduğum yurt dışı eğitim danışmanlık şirketine gidip bilet tarihimi kesinleştirdim ve artık Amerika rüyama sadece birkaç gün kalmıştı. İlk okyanus aşırı uçuşumu gerçekleştirecektim ve çok heyecanlıydım. Uygun olsun diye biletimi aktarmalı aldık, Istanbul - Paris – New York. Son durak New York’tu çünkü sponsor tarafından yapılacak 2 günlük bir eğitim vardı. Eğitimin ardından herkes çalışacağı eyaletlere dağılacaktı. Neyse Istanbul’dan rötarlı bir şekilde kalktık ve 4 saatlik bir yolculuğun ardından Paris’e indik. Aktarmalı uçuş olduğu için, ben uçağa koşarak yetiştimJ Yalnız bir şey farkettim, Paris’ten havalanana kadar ben Amerika’ya gittiğime hala inanamıyordum ve beni yeniden bi gerginlik kapladı beni. 8 saatlik uçuşun ardından New York John F Kennedy havaalanına indik. O kadar büyük bir havalimanı ki, uçak indikten sonra 10 dakika daha gitti pistte. Neyse artık dönüşü olmayan yere gelmiştim, pasaport kontrolünden geçtik ve orada bize uçakta dağıttıkları kağıtları topluyorlardı. Polis çekti beni kenara ve ne var çantanda dedi, kıyafetlerim dışında bir şey yok dedim. O zaman neden işaretledin bunu dedi. Ben, İngilizcem iyi olmadığı için yanlış bir şeyi işaretlemişim ve onunda anlamı çantamda bir takım değişik yiyeceklerin olduğu yönündeJ Polise anlatmaya çalışıyorum yanlış anlamışım, bir şey yok falan diye ama tınlamıyor. Pasaportumu istedi, Türk müsün sen dedi, evet dedim. Bekle burda gelcem ben şimdi dedi ve 2 dakika sonra yanında bayan bir polisle geldi. Bayan polis, naber canım dedi banaJ Tamam dedim yırttımJJ Kısa bir sohbet ettik, durumu anlattım. Tamam dedi sıkıntı yok, nereye nasıl gideceğini biliyor musun yardıma ihtiyacın var mı dedi. Teşekkür edip ayrıldım ordan ve kalacağım otele geçtim. Otele vardığımda saat gece 1-2 civarı falandı, uykusuz ve yorgundum. Otel lobisinde bekleyen Amerikalı sponsor bana kalacağım odanın anahtarını, ertesi günü olacak olan eğitim hakkında bilgiler falan verdi ve çıktım odaya. Her yer karanlık, bir şey görmüyorum, oda da 3 kişi uyuyor. Birisi benim sesime uyandı ve yardımcı oldu soaolsun. Neyse sabah uyandık hepimiz, kahvaltı edip eğitime gitmemiz gerekiyor, hepimizde başlangıç seviyesi İngilizce anlaşmaya çalışıyoruzJ Aradan 5-6 dakika geçti ve olan oldu, dördümüzde Türk’üz ve birbirimizden haberimiz yok JJJ Bi süre gülüp eğlendik falan sonra eğitimler, kısa bir New York turu falan derken çalışacağımız eyaletler için bilet alma vakti geldi. Amerika aşırı büyük bir kıta oduğu için hiçbir yere direkt otobüs yok, transfer yapmak zorundasınız. Ben tek aktarmalı, 9 saat sürecek olan Virginia biletimi aldım. 2 arkadaş aynı yere gidiyorlardı ve yalnız 3 saatlik bir yolculukları vardı. Ancak diğer arkadaşımız bizim kadar şanslı değildi. Bir bilet aldı, 7 aktarmalı ve 2 gün falan yolculuk. Numaralarımızı falan verdik birbirimize, arkadaş dedi; kaybolursam ulaşacağım birileri olsunJ Hepimiz Türkiye’de görüşmek üzere vedalaştık ve yollarımıza koyulduk. Yolda her durduğumuzda şoföre aktarma yeri burası mı diye soruyordumJJ Kaçırırım diye korkuyorum çünkü. Adam baya sabırlı çıktı ve beni diğer otobüse kendi elleriyle bindirdiJ Veee artık Virginia’ya geldim, direkt çalışacağım otele giderek bilgi aldım ve daha sonra taksi çağırıp konaklayacağım yere geçtim. Belki aranızda kalmış olan bile vardır, Williamsburg’ta Pineapple Inn and Housing Center’da kaldım. Mükemmel ötesi bir yerdi, yaklaşık 500 work and travel öğrencisi aynı yerde kalıyorduk. Havuzu, top oynama alanı ve daha bir çok aktivite yapabileceğimiz geniş bir alana sahipti. Kaldığımız yerin müdürü melek gibi bir kadındı, barbekü partileri yapıyordu ücretsiz, bütün dünya mutfak yemeklerini sunuyordu.
Benim tanıdıklarıma, kendisinin benim Amerika’da ki annem olduğunu söylüyorduJ Hayatımdaki değerli insanlardan bir tanesidir hala. Neyse gün geçtikçe kaynaştık kendi içimizde, ve bir ay sonra falan herkes birbirini tanıyordu hemen hemen. Bu da WAT programının güzelliği işte, kültürel etkileşimi dibine kadar yaşayacağınız bir ortam, en az 20 farklı ülkeden insan ve inanılmaz güzel bir ortam. Bütün yaz çok eğlendik, hem çalıştık hem gezdik dolaştık. Gece 12-1 e kadar havuzda eğlenirdik, oyunlar oynardık, içerdik, sohbet ederdik. Arada aynı güne izin isterdik ve beraber bi yerlere giderdik. Eğlence parkına, festivallere, araba kiralayıp başka eyaletlere. Sınırsız bir hayat, ne isterseniz onu yaşıyorsunuz. Belki de bu yüzden var şu laf, “MACERA DOLU AMERİKAAAA”JJ